Thursday, April 26, 2007

Kitap Öneri

redi Yahttp://www.candundar.com.tr/index.php?Did=501http://www.candundyınları- 1997

Sadık Hidayet, İranlı bir yazar. İran edebiyatında modern öykücülüğün kurucularından sayılıyor.


Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Vejetaryenliğin Yararları" (1997) adlı kitabında sadece ağzımızdaki çürük dişlerin veya bağırsaklarımızdaki parazitlerin değil, yol açtığımız savaşların ve giriştiğimiz vahşi katliamların sorumlusunun da
etoburluğumuz olduğunu öne sürüyor ve bu alışkanlığın insanlığı yok edeceği kehanetinde bulunuyor. Sadık Hidayet, 1927'de yazdığı bu kitabında insan soyunun özünde etobur olmadığını, doğal insanın sebze ve meyveyle beslenen bir vejetaryen olduğunu da ilginç verilerle kanıtlıyor.


Kitaptan bir bölüm, geçen yıl Öküz dergisinde yayınlandığında bana çok ilginç gelmişti. Bu saptamaları, et tüketiminin zirveye çıkacağı bir kurban bayramı arifesinde sizlerle paylaşmak istedim.


Hepinize mutlu (ve sağlıklı) bir bayram dileğiyle...

* * *

"Herşey insanın etobur olmadığını göstermektedir. Vücudunun iç yapısı meyve yiyici olarak yaratıldığı gibi, dış yapısı, yaşama tarzı, gelenekleri, davranış ve aklı da insanın etobur olmadığını kanıtlamaktadır.


İnsanın ağzı, avını yutabilmek için etoburların ağzı gibi açılmaz. Dili yumuşaktır. Suyu yalayarak içmez. Elleri pençesizdir. Köpekdişleri diğer dişlerden uzun değildir. Gözleri, diğer etoburlar gibi karanlıkta görmez. Burnu, canlı havyan kokusunu uzaktan almaz. Ağaca tırmanıp kolayca meyve toplayabilir, ama kuş yakalayıp parçalayamaz. Çiğ veya kokmuş eti yiyemez.


Midesi etobur hayvanlarınkine göre çok daha ince ve güçsüzdür. Mide salgıları ve pankreas bezi, eti çözündüremez. Karaciğerinin etteki azotu uzaklaştıramaması gut, romatizma ve sinir hastalıklarına yol açar. Etobur hayvanlarının bağırsakları kısadır, bozuşmuş et orada durmaz. Oysa insanın uzun olan bağırsaklarında kalan et kokuşur ve öldürücü mikroplar üretir. Nitekim bağırsak rahatsızlıkları ve apandisit bu bozulmanın sonucunda ortaya çıkar.


Niçin dünyadaki tüm canlılar arasında sadece insanın dişleri çürüyor ve binbir güçlükle dişlerini koruyabiliyor? Ormanlarda, ovalarda, çöllerde ve deniz diplerinde yaşayıp da dişleri dökülen bir hayvan yoktur. Eğer varsa, onun soyunun da bozulup yok olmaya doğru gittiği anlaşılır.

Hiçbir varlık besinini pişirmez ya da öldürmez. Pişirmek, yiyecekleri harap etmek ve doğal halinden çıkarmak demektir. İnsan, doğanın sunduğu hoş kokulu ve leziz meyveler yerine, hırsından dolayı hayvan ve kuş leşlerini, kokmuş meyve sularıyla ve hayvanların kan, bağırsak ve diğer sakatatıyla süsleyip türlü baharatlarla karıştırarak yemektetir."

* * *

"Mezbaha iki ayaklı hayvanın icadıdır. Hiçbir yırtıcı canlı, yemini bu kadar rezilce yemez. İnsan, kurtların ve yeryüzündeki kan dökücü canlıların yüzünü ağartmıştır.

Her devirde en zeki bilginler, inanç önderleri, insanlığın ahlâksal yükselişine ilgi duyan, insanlığın zihinsel ilerlemesi için çalışanların tümü, vejetaryen olarak tanınmışlar, insanlara etoburluktan kaçınmayı salık vermişlerdir.


Dahi düşünürlerden Eflatun tahıl, meyve ve özellikle kuru incirle beslenirdi.

Pisagor'un izinden gidenler incir, sebze, meyve, bal ve ekmekle yaşamışlardır. 100 yaşında ölen Pisagor, etoburluk hakkında şöyle demiştir:

'Ey ölümlüler! Böyle pis bir yiyeceğe bulaşmaktan korkun!'

Hazreti Ali, etoburluk hakkında şöyle buyurmuştur:

'Midelerinizi hayvan mezarlığı yapmayın!'


Yunan filozoflarından Plutark şöyle der:


'Siz masum ve sakin hayvanların kanına susamışsınız. Oysa onların hiç kimseye zararı yoktur. Size alışıyorlar, sizin için çalışıyorlar ve hizmetlerinin karşılığında siz onları yutuyorsunuz.'


Ünlü Rus yazarı ve büyük filozof Tolstoy şöyle yazar:

'Et yeme alışkanlığı barbarlık zamanlarından kalmıştır. Vejetaryenliğin ortaya çıkışı eğitimin ilk tesiri sayılır.'


Profesör Şarl Rişe 'Hayvansal besin gerekli mi' sorusunu şöyle yanıtlar:

'Binlerce hayır... Anatominin alfabesi bu...'


Profesör Buşar'a göre:

'Et yiyenlerin dilleri kirlidir. Nefesleri kokar, dışkıları pis ve düzensizdir. Aynı zamanda mide ve bağırsak rahatsızlıkları, cilt yaraları, baş ağrısı, romatizma, aşırı derecede şişmanlık ve zayıflık onlarda görülür.'


Bilim, ahlak, duygular ve doğa el ele vermiş, vejetaryenliğin insan soyunun kurtarıcısı olduğunda birleşmiştir.


Bir gün gelecek ve insanın yiyeceği o kadar değişecek ki, gelecek kuşaklar atalarının böylesine sağlıksız, çirkin ve vahşice bir besini yediklerine inanmayacaklardır.


İnsanoğlu günün birinde evriminin doruğuna ulaşırsa, doğal bir ortamda bitkisel yiyeceklerle birlikte olacaktır. Oysa et yemesi ve yapay uygarlığı onu fasitleştirmiştir ve yok olma uçurumuna doğru sürüklemektedir. Doğa yasalarına göre yaşayan, sağlıklı ve yeni bir kuşak onun yerini almazsa, insan soyu utanç verici bir şekilde kaybolup gidecektir."


http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=501

5 comments:

Tijen said...

Sevgili Ezgi,
Mutfakta Zen ve diğer kitaplar için söylediğin yüreklendirici sözler için teşekkür etmek istedim. Yolun hep açık olsun.
Tijen

Dilara said...

ay lab kebab

Dilara said...

ha bi de ay lav kebab

Dilara said...

ha bi de ay lav kebab

Ezgi said...

Ben de luv kebaptı, köfteydi, mantıydı zamanında ama 4 sene oldu ki dont luv enimor.

bir sebebi var elbet, onu konusmak lazım may dear lavender...