Saturday, December 23, 2006



Şu karmakarışık kafamı bir toplayıp olmayan dikkatimi bir noktada yoğunlaştırabilsem derhal bir çocuk eğitim kitabı yazmaya başlayacağım: "Ezgi Fotoşop Öğreniyor" adında. Bilgisayarla alakalı bir kitap olmayacak elbette çünkü fotoşopla haşır neşir 10 yaşındaki bir çocuk benden daha fazla şey biliyordur. Ben kitabımda şiddetin kötü bir davranış biçimi olduğunu kahramanımın fotoşopla uğraşırken sinirlenip monitöre yumruk atmasından sonra elinin acımasının, küfürün kötü birşey olduğunu ise fotoşop bilgisayarı yavaşlatınca ettiği ağza alınmayacak küfürler sonucu bilgisayarın kilitlenmesinin üzerinden anlatacağım. Çok iddialıyım, Madonna çocuk kitabı yazabildiyse ben de yapabilirim gibime geliyor, gerçi Madonna gibi "Confessions" konseri veremiyorum, öyle çok tuhaf itiraflarım da yok zaten.


Gelelim bu akşamki tarifimize sayın bayanlar, aa olur mu ekran başında bizleri izleyen erkek izleyicilerimiz de var, basit bir aritmetik hesaba vurursak eğer 70 milyonun 34 milyon küsürü kadın, kalanı erkek, tabi bu noktada kadın-erkek kavramı cinsiyeti ifade etmekte, akşamın bu saatinde benim geyiklerimi okumaya katlanacak erkek sayısı olsa olsa... 5'tir. Yani nazımın geçtiği, ne kadar şımarsam da umursamayan ve öksürsem dinleyecek erkek sayısı, eh biri zaten babam oluyor. Yemeği kömür yapmadıysam zaten ne pişirsem yemek zorunda zavallıcık. Yani özetle 70 milyon bizi izlemiyor sayın seyirciler. Ondan rahatım.


Yarısını soya kıyması formunda tükettiğim soya etinin kalan 100 gr.'lık kısmı pek güzel mantarla kaynaşabilirdi, kırmızı biber renk verirdi, bol kimyon...az biraz zencefil...biraz pul biber vs.vs. tavada zeytinyağında kavrulup domates rendesiyle allaştırılır, yanına da bol maydonozlu bir patates salatası yakışırdı. Sonra da "Planets" dinlenerek iki kişilik bir masa da yenirdi, afiyet olsundu, güzel olmuştu, elime sağlıktı, Ezgi bu işi kıvıracak gibiydi. Babam olsa şey derdi: "Bu kadar baharatı bana koysan ben de güzel olurum..." Soya eti ham haliyle pek lastikimsi, tatsız birşey aslında, ancak böyle değerlenir.

Şimdi Harika Avcı'nın filmi var Yeşilçam'da, onu izleyeceğim.

4 comments:

Anonymous said...

Dün gece Morrissey beni aradı, biraz halimi hatırımı sorduktan sonra sadete geldi: Senin blogu okumuş, çok beğenmiş ve yeni tariflerini 4 gözle beklediğini söyledi.

Ezgi said...

Mozey bi tanedir. Bütün karizmasının yanında vejetaryendir.

O okusun, hatta İstanbul'a gelsin, ben ona degüstasyonda çilingir sofrası kurdurum favalı, deniz börülceli. Aaa bak fava dedim de ben fava yapmıştım bi kere, şekilsiz şemalsiz olmuştu ama tadı iyiydi.Onu da yaziim bi ara...

Anonymous said...

Anlaşılan, ben sofraya dahil değilim...

Ezgi said...

Vardır elbette olmaz mı... Ama yalnızca Zeki Müren konuşulacak/dinlenecek, Suede, Perry Blake ya da Haines karıştırmak yok laf arasına.