Saturday, January 20, 2007

Saturday Night Live




Bisküvi denen hayat kurtarıcı atıştırmalık benim elime geçmeye görsün cılkı çıkar. Mecazi anlamda demiyorum, gerçek anlamıyla cılkını çıkarırım. Bisküviyi katiyen kuru yiyemem ben, kahve, çay, hiçbirşey bulamazsam suya batırıp batırıp yerim. Su hariç absürd bir tarafı yok bunun ama sudan da tuhaf bir alışkanlığım var ki o da bisküviyi batırdığım içecekler içinde en favorimin kırmızı şarap olmasıdır. Kimin yanında yaptıysam yapayım ilk tepki "ıyyy" oldu. Ama şarabın ekşisiyle bisküvinin tatlısının kombinasyonunu severim. Peyniri limonla yemek ve her türlü sulu yemeğe yoğurt koymak gibi başka berbatlıklarım da var ama kusmanızı istemem.

Böyle bir alışkanlık olanı şimdiye kadar yalnızca Amelié from Montmarte filminde gördüm, zencefilli bisküviyi bandırıyordu şarabına
Amelié. Zaten takdir edersiniz ki kendisi pek normal bir hatun değildi, bense şarap-bisküvi olayını 1998'den çoook önce keşfetmiştim ve uygulamaktaydım.

İşin daha da kötü yanı bisküvi kırıntısının şarabın içinde yüzmesinden hazetmediğim için gözümü-burnumu tıkar, öküsürük şurubu içer gibi fondip yapar, üstüne bir sonraki kadehten önce bardak çalkalarım.

Cumartesi gecesi özeti: Bir şişe Altıntepe Kırmızım var, birkaç pötübörüm, Johnny Cash ile demleniyoruz.


No comments: