Sunday, February 3, 2008

Oburcuğun İstanbul Rehberi


Pisboğazlığım eski zamanlara dayanır, çocukluğuma yani. Ama o zamanlar tuhaf bir oburdum nedense. Elma şekeri yedikten sonra kusan, bütün çocukların ayılıp bayıldığı çikolatalardan nefret eden, leblebi tozuna tapan bir ucubiktim. En çok sevdiğim şey, her sabah Cağaloğlu Anadolu Kız Meslek Lisesi'nin içindeki anaokuluna gitmeden önce babamla Topkapı'daki bir esnaf lokantasında ezogelin ya da pirinç çorbası içmekti. Kasım ayında bir cenaze nedeni ile tekrar Topkapı'ya yolum düşünce dükkanın hala aynı yerde olduğunu görüp eski günleri yadettim. Hatta ben küçükken çorbamı getiren amca hala önlüğü boynunda, çalışmakta.


Yıllar geçip de lise zamanları gelip çatınca okuldan kaçmalara merak sardık. Sınıfça gerçekleştirdiğimiz toplu firarlarımızda İstiklal Caddesi'nde sürter, FKM'de oturup bir çay içer, sonra da tekne ile Boğaz turu yapardık. Lisedeki en yakın arkadaşımla giriştiğimiz bireysel firarlarda ise tercihimiz hep Sultanahmet olurdu. Sokak mısırcısından közlenmiş ve haşlanmış 2 mısır alır, yerdik. O zamanlar balıkla aram iyi olduğundan midye-bira muhabbetlerimiz bol tarator soslu ve kahkahalıydı.

IMG_0091-1

Üniversiteyi ise İstanbul dışında, Eskişehir'de okudum. İlk senelerimde Pazartesi pazarına gidip dolaşmaya bayılırdım. 15, 25 kuruşa küçücük, kıpkırmızı tarla domatesleri satarlardı. Sonra dersler ve diğer koşuşturmalarla o keyif de bitti. Ama başka lezzetlere dadandık. Küçük simit fırınlarından İstanbul simidine benzer simitler ve haşhaşlı çörek alıp yerdik. Odunpazarı'nda bir pastaneden de ekler. Anadolu Üniversitesi'ne yakın bir yerde Karagöz Fırını vardı, oradan tazecik poğaçalar ve kurabiyeler alırdık. Linda Eskişehir'deyken ve aynı evde kalırken mis gibi çorbalar ve yemekler pişirip yerdik. Sonra Eskişehir bütün şehirlerin tam ortasına kurulmuş olduğundan kısa ya da uzun aynı kampüsün havasını soluduğumuz yedi bölgeden arkadaşlarımızın erzak dolaplarından ya da anne paketlerinden çıkanlara ortak olurduk. Koşuuuun, Mersin'den cezerye gelmiş, Meryem Hatay'dan nar ekşisi taşımış, Ülker'in harnup (keçiboynuzu) pekmezi kaşıklanmış, Antep'den baklava, bilmemkimin annesinden yaprak sarma... Keşfetmeye zaman yetmeyen tatları "bir dahaki gelişlere bırakıp" mezun oldum sonunda. Ama hiçbir zaman hiçbir şehir için "taşına toprağına kadar avucumun içi gibi bilirim" dememek lazım. 28 Aralık günü diplomamı almak için Eskişehir'e gitmiştim. Benazir Butto'nun öldürüldüğü akşamın sabahı, uykusuz bir tren yolculuğundan sonra tren garında geçirdiğim 3 saatin ardından günün ağarmasıyla birlikte kar serpiştirmeye başlamış, eski ev arkadaşım ama her daim arkadaşım Ülker de küçücük bir yere götürmüştü beni kahvaltı için. Çayı tıpkı çocukluğumda sevdiğim gibi Paşabahçe'nin su bardaklarında servis eden ve gözlemeli, ballı, yumurtalı ve tahin-pekmezli kallavi iki kişilik bir kahvaltı için yalnızca 10 YTL alan tahta masalı, duvarları yeşile boyalı, içerinin sıcağından pencere camları buğulanmış ve biri yaşlıca olmak üzere iki bey tarafından işletilen bu küçük dükkanı bizimkiler yenilerde keşfetmişler ve müdavimi olmuşlar. Olunmayacak gibi de değildi hani...



İstanbul'a döneyim. Yaş almaya ve geçen yıllar güzel insanlarla yolları kesiştirmeye başladıkça yeni tatlar keşfetmek için gereken zemin de hazırlanmış oldu haliyle. Birbirinden güzel sofralara misafir olmak bir yana, sokaklardaki lezzetlere de sarmaya devam ettim elbette. Savoy'dan paskalya çöreği, Burgazada'da sakızlı dondurma, Yaşar Usta'dan meyveli dondurma, Balık Pazarı'nda rakı-deniz börülcesi-diğer mezeler keyfi -deniz börülcesini ayrı tutarım hep-, Pangaaltı'da topik, Tarihi Harbiye Fırını'ndan mis gibi ekmekler, Beyoğlu çikolatası, İnci'de profiterol, sonracığıma Çiya, eh Baylan'ın Kup Griye'si olmadan liste tamam olmaz, Üçüncü Mevkii'de Meksika Usulü Patates yemeği, Tarihi Vefa Leblebicisi'nden kavrulmuş leblebiyle leblebi helvası, Beşiktaş'ta simit... bu uzar da gider böyle.

Bir başka yazıda zaten uzayacak bu liste... Ben aynı başlıkta bir postu aylar önce Alternatif-İstanbul'a yayınlamışım. Neyse ki o daha fotoğraf ağırlıklı, bakmak isterseniz linki

3 comments:

Anonymous said...

oburcuk

david santos said...

Hello, Esgi!
Excellent work.
You are Master!
Thank you and have a good day.

Tijen said...

Afiyet olsun!